Karanlık Bir Odada Olmayan Kara Bir Fareyi Yakalamak
Birbirini tanımayan insanlar
biraraya gelmiş bir meydanda
toplanmıştık. Bu meydanın bir tarafında dağlar var, bir tarafında orman, öbür
tarafında uçsuz bucaksız bir çöl ve bir tarafta da bir deniz. Sonra biri kalkıyor “Arkadaşlar aramaya
başlayacağız. İsteyen istediği yerde arayabilir. Ne aradığımıza gelince; aradığımız
şey neden burada olduğumuz sorusunun cevabı. Bulana çok büyük bir mükafat varmış. Bu Mükafat ebediyyen bir daha açlık, susuzluk
çekmemek. Sıcak ya da soğukta kalmamak. Hep mutlu olmakmış.”
Birileri hemen ilk bulan olmak
için tahmin ettiği yöne doğru yola çıkıyor. Kalanlar aralarında konuşmaya
başlıyorlar. Dağlara gidip aramanın daha mantıklı olduğunu açıklayıp
diğerlerini de kendi fikirlerine ortak etmeye çalışıyor bazıları. Denizlerde
aramayı, çöllerde aramayı, ormanlarda aramayı daha mantıklı görenler de aynısını
yapıyor, hararetle bazen yumuşak bir sesle, bazen bağırıp çağırarak, hatta
kendileri gibi düşünmeyenleri sopalamakla tehdit ederek aramak istedikleri yönde kendileriyle birlikte
olması için diğerlerini iknaya çalışıyorlar.
Birileri de önce oturup
aralarında sohbete başlıyorlar. Nerede bulacakları hususunda akıl yürütüyorlar.
Aralarından bazıları da kendi aralarında bir birlik olup beraber bulmak için
anlaşıyorlar. Birileri de bunlara hiç katılmıyor ve oturdukları yerden
kalkmıyorlar bile. Bulanın nasıl olsa bulduğunu açıklayacağını düşünüyorlar.
Başka birileri de göğe yükselecekleri ve
havadan kuşbakışından dağları, denizleri, ormanları ve çölleri gözden geçirmeyi
amaçlıyor ve uçmak için araçlar yapmaya çalışıyorlar. Herkesi ayrı ayrı
dinledikten sonra, bazen bir gruba katılmayı düşünüyor, sonra ondan vaz geçip
diğer bir gruba katılmaya karar vermişken ondan da vazgeçip başka bir gruba
doğru yöneliyorum. Her yerde olabileceğini düşünüyorum. Her yönde de aramaya
başlıyor, tam ormandayken yönümü çöle yöneltiyorum. Bir müddet sonra da denize
doğru yönelmiş olduğumu farkediyorum. Derken zaman su gibi akıp gidiyor. Bir de
bakıyorum ki çeşitli yönlere gidenlerin büyük bir kısmının dönmediğinin, dönenlerin
de elleri boş olduğunun ayırdımına varınca aklıma şu soru geliyor. Bizim
aradığımız cevabın şekli nasıl? Bir kağıtta mı yazılı, bir sepetin içinde mi
yoksa bir levha üzerinde mi? Bunu bilmeden
ne aradığımızi bilmeden hiç bir zaman bulamayacağız bu sorunun cevabını.
Hem bu ödevi bize yükleyen nerede? Gören
bilen var mı? Kim di bu? Ona soralım aradığımız şeyin şekli nasıl. Bize tarif
etsin ki bulalım. Biraz sonra herkes bu soruyu sormaya başladı. Ama işte bunun
da cevabı yoktu. O zaman bir taşın üstüne oturdum ve artık aramamaya karar
verdim...
Maksut SARI
Gladbeck, 17.05.2012, Saat: 02:41
NE ARARSAN KENDİNDE ARA
YanıtlaSilHararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste Mekkede Hacda değildir
Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek erenlerin sözünden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uçta değildir
Gönül kâbesine girmesin hülya
Nefsine hâkim ol düşme bed huya
Kirleri arıtan baksana suya
Hep yüzü yerlerde bucda değildir
HACI BEKTAŞ VELİ
Hacı Bektaş Veli'nin güzel şiiri için teşekkürler aziz dostum. Zahiren benim aradığıma cevapmış gibi gözükse de cevap değil, çünkü bana arattırılan, bulmam gereken şey, zaten olmayacak şartlar altında olmayan bir şeyi bulmammış. Bunun farkına vardığım için artık bana istasyonda tren bekleyen bir yolcunun, tren gelene kadar sağda solda bir şekilde oyalanması gibi oyalanmak düşüyor.
YanıtlaSil