20 Ocak 2017 Cuma


FİRAVUN AKHENETON’UN, FATİH SULTAN MEHMET’İN  VE ATATÜRK’ÜN ORTAK  OLDUKLARI BİR NOKTA

(Ayrıntılarını bilimsel metot ve amaçla yazılmış tarihi eserlerden okuyabileceğiniz başlıktaki üç tarihi şahsiyet hakkında kısaca bir bilgi verdikten sonra, ortak noktalarının ne olduğunu bulmayı okura bırakıyorum.)

Akheneton ya da diğer adıyla IV. Amenhoten Milattan Önce 1353-1336 ya da 1352-1334 yılları arasında hüküm süren bir Mısır Firavunuydu. Eski inanca göre Mısırlıların insan vücutlu hayvan başlı bir çok tanrıları vardı. Akheneton bütün bu tanrıları kaldırarak yalnız Tanrı Aton’a tapılmasını uygulayarak tek tanrıcı bir inanca yöneldi. Rahip sınıfını feshetti, tapınakları kapattı. Daha sonra rahipler tarafından düzenlenen bir suikastla öldürüldü. Yerine on yaşındaki oğlu Tutankhamon getirildi ve böylece rahipler tek tanrı inancını kaldırarak yeniden güçlü bir duruma geldiler.

Fatih Sultan Mehmet, Milattan Sonra  1451-1481 yılları arasında Osmanlı padişahı idi. İstanbul’un fethinden sonra iki önemli şey yapmıştır: 1. Devşirme sınıfını öne çekerek ve  devlet adamlarını hep devşirmelerden yaparak ,1444-1446 yılları arasındaki kısa hükümdarlığı sırasında kendini hükümdarlıktan indirerek tekrar babasını hükümdarlığa getiren ve daha önceki padişahların da sürekli devlet idaresinde işine karışan Türkmen asil sınıfını zayıflatıp ortadan kaldırmıştır. 2. Asillerle birlikte devlet içinde devlet durumuna gelen İslami tarikatların vakıflarını devletleştirerek tarikatları mali açıdan zayıflatmıştır. Bu tarikatların içinde en güçlü olan Halveti dervişleri Fatih’in oğlu Bayezid’e hükümdar olması halinde vakıfları tekrardan geri alma sözünü aldıktan sonra Fatih’i zehirledikleri şayiası yaygındır. Gerçekten de Bayezit padişah olduktan sonra vakıfları tekrardan mal varlıklarını teslim ederek serbest bırakmıştır. O gün bugün Bayezid, Bayezid-i Veli olarak anarlar ve ‘’EVLİYA’’ olarak tarikatlar ve dinciler tarafından lanse edilir.

Mustafa Kemal Atatürk, 1923-1938 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı sırasında ülkeyi Batı boyunduruğundan kurtarmak ve onlarla her açıdan eşit boy hizasında bir devlet haline getirmek için Atatürk Devrimleri adı altında tanıdığımız bir çok yenilik yapmıştır. Bunlar içinde en önemlilerinden biri Anayasanın 136. Maddesinde "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir" anlamını bulan  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasıdır. Amaçlanan devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması, dinin politikaya araç edilmemesidir. Diyanet Başkanlığı’nın fetvaları bağlayıcı değil rehber niteliğindedir.

            1945’li yıllardan itibaren  gittikçe hızla artan  bir şekilde Türkiye’de yaşananları göz önüne aldığımızda bu üç tarihi şahsiyetin ortak yönü ve kimlerin hedefi haline geldiği ne kadar açık değil mi?


Maksut SARI

 20.01.2017