17 Mayıs 2012 Perşembe


Karanlık Bir Odada Olmayan Kara Bir Fareyi Yakalamak
Birbirini tanımayan insanlar biraraya gelmiş  bir meydanda toplanmıştık. Bu meydanın bir tarafında dağlar var, bir tarafında orman, öbür tarafında uçsuz bucaksız bir çöl ve bir tarafta da bir deniz.  Sonra biri kalkıyor “Arkadaşlar aramaya başlayacağız. İsteyen istediği yerde arayabilir. Ne aradığımıza gelince; aradığımız şey neden burada olduğumuz sorusunun   cevabı. Bulana çok büyük bir mükafat varmış.  Bu Mükafat ebediyyen bir daha açlık, susuzluk çekmemek. Sıcak ya da soğukta kalmamak. Hep mutlu olmakmış.”
Birileri hemen ilk bulan olmak için tahmin ettiği yöne doğru yola çıkıyor. Kalanlar aralarında konuşmaya başlıyorlar. Dağlara gidip aramanın daha mantıklı olduğunu açıklayıp diğerlerini de kendi fikirlerine ortak etmeye çalışıyor bazıları. Denizlerde aramayı, çöllerde aramayı, ormanlarda aramayı daha mantıklı görenler de aynısını yapıyor, hararetle bazen yumuşak bir sesle, bazen bağırıp çağırarak, hatta kendileri gibi düşünmeyenleri sopalamakla tehdit ederek  aramak istedikleri yönde kendileriyle birlikte olması için diğerlerini iknaya çalışıyorlar.
Birileri de önce oturup aralarında sohbete başlıyorlar. Nerede bulacakları hususunda akıl yürütüyorlar. Aralarından bazıları da kendi aralarında bir birlik olup beraber bulmak için anlaşıyorlar. Birileri de bunlara hiç katılmıyor ve oturdukları yerden kalkmıyorlar bile. Bulanın nasıl olsa bulduğunu açıklayacağını düşünüyorlar. Başka birileri de göğe yükselecekleri  ve havadan kuşbakışından dağları, denizleri, ormanları ve çölleri gözden geçirmeyi amaçlıyor ve uçmak için araçlar yapmaya çalışıyorlar. Herkesi ayrı ayrı dinledikten sonra, bazen bir gruba katılmayı düşünüyor, sonra ondan vaz geçip diğer bir gruba katılmaya karar vermişken ondan da vazgeçip başka bir gruba doğru yöneliyorum. Her yerde olabileceğini düşünüyorum. Her yönde de aramaya başlıyor, tam ormandayken yönümü çöle yöneltiyorum. Bir müddet sonra da denize doğru yönelmiş olduğumu farkediyorum. Derken zaman su gibi akıp gidiyor. Bir de bakıyorum ki çeşitli yönlere gidenlerin büyük bir kısmının dönmediğinin, dönenlerin de elleri boş olduğunun ayırdımına varınca aklıma şu soru geliyor. Bizim aradığımız cevabın şekli nasıl? Bir kağıtta mı yazılı, bir sepetin içinde mi yoksa bir levha üzerinde mi? Bunu bilmeden  ne aradığımızi bilmeden hiç bir zaman bulamayacağız bu sorunun cevabını. Hem bu  ödevi bize yükleyen nerede? Gören bilen var mı? Kim di bu? Ona soralım aradığımız şeyin şekli nasıl. Bize tarif etsin ki bulalım. Biraz sonra herkes bu soruyu sormaya başladı. Ama işte bunun da cevabı yoktu. O zaman bir taşın üstüne oturdum ve artık aramamaya karar verdim...

Maksut SARI
Gladbeck, 17.05.2012, Saat: 02:41